Tinnitus, latince “tinnire” kelimesinden türetilmiştir. “Tinnire”, çan çalmak, zil çalmak anlamlarına gelen bir sözcüktür. Tinnitus, tek başına bir hastalık ismi değil, işitme sistemindeki bir bozukluğun işaretidir; iştahsızlık, bulantı, karın ağrısı, başağrısı, başdönmesi, işitme kaybı gibi bir yakınmadır ve Kulak, Burun, Boğaz polikliniklerinde en sık duyulan yakınmalar arasındadır. “Tinnitus” kelimesinin karşılığı olarak “Kulak Gürültüsü” sözcükleri daha anlamlı olmasına rağmen, alışılmış olduğu için, “Kulak Çınlaması” terimi tercih edilmektedir.
16. yüzyıldaki inanışa göre, kafanın içinde sıkışıp kalmış hava dışarı çıkarken, çıkış hızına bağlı olarak çıkardığı ses Tinnitustu. Havanın sıkışıklığına göre Tinnitusun özelliği değişiyordu. Bu görüşten hareketle, kafatasından bir parça kemik çıkarılarak hava deliği açılmış ve sonuç, hastaların kaybedilmesiyle hüsran olmuştur. Ancak kulaktaki havanın emilmesi çabaları uzun yıllar sürmüştür.
17. yüzyılda tinnitus tıp dünyasının ilgisini çekmeye ve çeşitli makaleler yayınlanmaya başlamıştır. 1683 te Du Verney tinnitusun kulak ve beyin hastalıklarından kaynaklandığını ileri sürmüştür. 1727 de Wepfer bir makalesinde yüksek gürültülerin tinnitusu hafiflettiğini yazmıştır.
18. yüzyılda dikkatlerin çoğu Östaki borusuna yönelmişti. Östaki borusu, orta kulak ile nazofarinks arasında hava geçişini sağlayan bir yapıdır. Nazofarinks soluk ile alınan havanın burundan sonra geçtiği yerdir. Östaki borusu normal olarak kapalı durur, sadece yutkunurken ve esnerken saniyenin onda biri kadar bir süre açık kalır.
18. yüzyıl inanışına göre Östaki borusunun çeşitli sebeplerle hiç açılmaması orta kulağın havalanmasını önler ve tinnitusa neden olurdu.
19. yüzyılda tinnitus konusunda pek az ilerleme oldu. 1821 de İtard, ve 1891 de McNaugton oldukça önemli çalışmalar yapıp yayınladılar. İtard maskeleme ile ilgili ilk ilkel yöntemlerden söz etti.
1868 de Brenner statik elektrikle tinnitusu tedavi etmeye uğraştı ama başarısız oldu. Daha sonra McNaugton daha gelişmiş bir elektroterapi ile tinnitusu tedavi etmek istedi fakat sonuç tam bir düş kırıklığı idi.
18. yüzyılda Avrupa’da insanlar ortalama 38 yıl yaşardı. Bizim hastalarımızın yaş ortalamasının 52 yıldır ve çoğunun tinnitusu 40-45 yaşları arasında başlamıştır. Dolayısiyle 18. yüzyılda tinnituslu hasta sayısı az olması ihtimali güçlüdür. O yıllarda tinnitus konusundaki talep azlığı bilimsel çalışmaların azlığının asıl nedeni olabilir.
Tıptaki yetersizlik 17. yüzyılda tinnitus konusunda şarlatanların meydana çıkmasına yol açmıştır. Şarlatanlar yüzdeyüz tedavi vaadi ile para kazanırlar. O yıllarda İngiltere’de şarlatanlar pazar yerinde çadır kurup tedavi umudu satarlardı. İktidarların güç kaybedip kamu yönetiminin zayıfladığı zamanlar sayıları çoğalırdı. Hastalar tedavinin işe yaramadığını anladığında şarlatanlar çoktan uzak bir kasabaya gitmiş, başka bir pazar yerinde yararsız tedavileri satıyor olurdu. O zamanlar tinnitus hastaları hastaneye gitse ve “Kafamdaki gürültüler rahatsız ediyor” dese deli diye tımarhaneye kapatılma riskleri çok yüksekti. Hekimlerin söylediği tek şey ise ” Tinnitusla yaşamayı öğren” yada ” Onunla arkadaş ol” gibi sözlerdi. Oysa şarlatanların vaadettiği sahte tedaviler dayanılmaz cazibelere sahipti: Ucuz, %100 etkili , hiç tehlikesiz, Ayrıca her hastalık için geçerliydi. Tinnitus hastaları birkaç kez denedikten sonra bile belki yararı olur umuduyla çaresizlikle tekrar şarlatanların ellerine düşüyordu.
Bugüne kadar tedavi ettiğimiz hastalar arasında tinnitus yüzünden işitmeden tamamen vazgeçmeye hazır hastalar olduğu gibi intihardan sözeden hastalar da olmuştur. Bu hastalardaki tinnitusun bu kadar şiddetli rahatsız edici özelliği maskeleme yöntemiyle giderilmektedir.
Tinnitus hastanın yaşamını tehdit eden bir hastalığın ilk veya en bariz belirtisi olmasa bile oluşturduğu psikolojik etkileriyle hastanın ve dolaylı olarak diğer aile fertlerinin yaşam kalitelerini ciddi biçimde kötüleştirebilir.
a-Kulak
b-Sinir bağlantıları
c-Beyindeki merkezlerden oluşur. Bu sistem geleneksel olarak periferik ve santral diye iki anatomik bölgeye ayrılır. Periferik: Dışta kalan, santral: merkezi demektir. İşitme sinirinin beyin sapına girdiği noktada periferik kısım biter ve santral kısım başlar.
Periferik Kısım:
Dış + Orta + İç Kulak,
İşitme Siniri
Santral Kısım:
Beyin sapı ve beyindeki İşitme Yolları
Subkortikal ve kortikal İşitme Merkezleri
Tinnitus iç kulakla ilgili olduğunda periferik, beyinle ilgili olduğunda santral diye nitelendirilmektedir. Santral ve periferik tinnitusu birbirinden ayıracak bir test henüz yoktur. Eğer bir kişi tinnitus ve işitme kaybına neden olan yüksek gürültüye maruz kaldıysa, hasarın yeri nedeniyle tinnitusun periferik olduğu düşünülebilir. Fakat bu gibi durumlarda bile tinnitusun beyinde oluşma ihtimali vardır. Tinnitusun işitildiği yer de bu konuda yardımcı olmaz. Örneğin başta işitilen tinnitus, muhtemelen her iki kulaktaki tinnitusun birbirine eşit oluşundan kaynaklanabilir. Buna benzer bir etki, stereo müzik setlerinde balans ayarının sola yada sağa kaydırılmasıyla sesin geldiğini sandığımız noktanın sola yada sağa kayması ile gösterilebilir.
Kulak Çınlaması hakkında Sorular Cevaplar 6-10 |
1-Dışkulak, kulak kepçesi ve dış kulak yolundan oluşur. Kulak kepçesi sesleri toplayarak dış kulak yoluyla kulak zarına gönderir. Kulak kepçesi tam karşımızdan gelen sesleri diğer yönlerden gelen seslere göre daha kuvvetli işitmemizi sağlar. Böylece bir sesin geldiği yönü kolaylıkla saptayabiliriz. Dış kulak yolunun hemen giriş kısmında küçük kıllar ve serümen salgı bezleri vardır. Bunlar tozların içeri girmesini önler. Özellikle balmumuna çok benzeyen serümen salgısının kötü bir pislik olmadığını, kulak için toz, mikrop ve mantarlardan koruyucu özellikleri olduğunu bilmek gerekir.
2-Orta kulak: kulak zarı, çekiç-örs-üzengi kemikçikleri zinciri, östaki borusu ve orta kulak boşluğundan oluşur. Orta kulağın işi, dış kulaktan gelen seslerin oluşturduğu zar titreşimlerini kemikçikler yoluyla içkulağa aktarmaktır. Vucuttaki en küçük üç kemik olan çekiç-örs ve üzengi kemikleri, eşşiz birer sanat eseridir ve işlerini kusursuz yaparlar. Sadece esnerken ve yutkunurken açılan östaki borusu orta kulağın havalanmasını ve kulak zarının her iki tarafındaki basıncın hep aynı olmasını sağlar.
3-İçkulakta işitme ile ilgili koklea (cochlea) ve denge ile ilgili yarım-daire-kanalları vardır. Koklea latince salyangoz gibi demektir ve biçimi nedeniyle bu adı almıştır. Koklea içindeki 20 000 kadar “işitme hücreleri” (=saçlı hücreler) ortakulaktan gelen ses titreşimlerini elektriksel uyarılara çevirerek işitme sinirini (=koklear sinir) uyarır ve sesin beyine gitmesini sağlar.
Şekil 1: Dış kulak, orta kulak ve iç kulağın basitleştirilmiş çizimi
Şekil 2: Bir kulağın kokleasından işitme korteksine kadar olan işitme bağlantılarının basitleştirilmiş çizimi
Örneğin çoğu kez kulak kiri diye adlandırılan fakat aslında kulağın koruyucu salgısı olan serümenin kulak yolunu tıkaması geçici ve en basit Tinnitus sebebidir. Serümen salgısı dış kulak yolunda tabii olarak üretilir ve miktarı bazı kişilerde gerçekten çok fazladır. Serümenin birikerek dışkulak yolunu tıkaması en basit tinnitus ve işitme kaybı sebebidir. Dışkulak yolunun derinlerine itilen bir pamuk parçası da aynı etkiyi yaratır. Bazı kişiler bunu kulağı temizlemek için yaparlar. Ucu pamuklu çubuk, saç tokası veya kibrit çöpü gibi araçlarla kulağı temizleme gayretlerinin sonu hemen hemen daima serümenin, dışkulak yolunun zara yakın kısımlarında birikip, tıkamasıdır. Eğer kurcalamazsanız kulağınız kendi kendine temizleyecek yapıdadır. (şekil 3)
Şekil 3: Kulak zarı üzerine konulmuş bir çini mürekkep noktasının, derinin en üst tabakasının göçü yoluyla kulak dışına taşınması
Tinnitus bazen enfeksiyon, kulak zarında delinme, orta kulakta sıvı birikmesi, ve orta kulak kemikçiklerini hareketsizleştiren otoskleroz ve timpanoskleroz gibi hastalıkların bir semptomu olabilir. Tinnitus bazen bir akustik tümör veya baş ve boyundaki damarlardan birinin anevrizmasının (=damar duvarının hastalıklı şekilde balon gibi genişlemesi) bir semptomu olabilir. Bu her iki patolojik (hastalıklı) durum da yaşamı doğrudan tehdit eder. Bu sorunlar genellikle bir miktar işitme kaybına da yol açar. Allerji, yüksek veya düşük tansiyon, tümör, şeker hastalığı, tiroid hastalıkları, baş ve boyun travmaları, aspirin ve benzeri ağrı kesici ve antiromatizmal ilaçlar, çeşitli antibiyotikler, bazı sedatif/antidepresan ilaçlar da bazen Tinnitus sebebi olabilir.
Özellikle aspirin çok tüketilen bir ilaçtır ve arasıra hiç akla gelmeyecek bir isim altında da satılıyor olabilir. Örneğin:
Alca-C
Alcacyl
Alcaseltzer
Asinpirin
Babyprin
Ceperla
Coraspin
Dispril
Dolviran
Ecoprin
Entersal
Nötras
Sedergine Upsa
Tedavi her durumda farklı olacaktır. Tinnitusun sebebinin aydınlatılması ve varsa tedavisi için konuya ilgili bir KBB uzmanına başvurmanız gerekir.
Tinnitusa yol açan tedavi edilebilir hastalıkların tedavisi öncelik taşır. Subjektif tinnituslu hastaların %5 kadarında tinnitusa neden olan hastalık teşhis edilip iyileştirilir ve Tinnitus geçer. Geriye kalan %95 hastada, subjektif tinnitusun etkeni bulunamadığı için, sebebe yönelik bir tedavi yoktur.
Tinnitus için herhangi bir cerrahi tedavi de henüz bulunamamıştır. İşitme sinirinin kesilmesi veya iç kulağın tamamen çıkarılması, Tinnitusu yok etmek şöyle dursun daha çok artırmaktadır.
Tinnitusun nedenlerini araştırmak birçok tetkik ve analiz gerektirir. %90 Hastada işitme bozukluğu ile birlikteliği dışında bir bağlantı saptanamaz. İç kulaktaki işitme hücrelerinin bozukluğu günümüzde iyileştirilememektedir. Birçok ilaç Tinnitusu tedavi ettiği iddiasını çok zayıf olarak taşımaktadır. Fakat hafif ve orta derecede rahatsız edici tinnitusta, tam açıklanamamış bile olsa muhtemel etyolojiye dayanan bir ilaç tedavisi başarılı olabilir.
Tinnitusun semptomatik tedavisinde tinnitusun sebebi saptansa bile düzeltilemediği için hastanın şikayetlerini azaltacak veya mümkünse yok edecek şekilde davranılır. Amaç, tinnitusun hastayı rahatsız etmesini önlemektir. Günümüzde tinnitusun tüm tedavi yöntemleri semptomatiktir. Maskeleme tedavisi günümüzde tinnitusun en etkili ve güvenilir tedavi yöntemidir.
Modern otoloji (Kulak hastalıkları Bilimi) İtard’ın “Kulak ve İşitme Hastalıkları” kitabının yayınlanmasıyla 1821 yılında başladı denilebilir. Bu kitabın 21 sayfası tinnitusa ayrılmıştır.
İtard, tinnitusun tibbi bir sorun olduğunu, nedenlerinin araştırılmasını ve eğer bulunabilirse tedavisinin öncelik taşıdığını belirtmiştir. Bu görüş günümüzde de doğrudur. İtard o devirde, rahatsız edici tinnitusun ilaç ve cerrahi tedavilere cevap vermediğini işaret etmiştir. İtard’ın inancına göre tinnitusa dışarıdan verilen seslerle müdahale etmek ve örtmek en etkili tedavi yöntemidir. Ona göre dış sesler yani maskeleyen sesler tinnitusa benzemelidir. Örneğin, eğer hastanın tinnitusu çok ince bir sese benziyorsa alevli bir şömine ateşine yaş veya ıslatılmış odun atılması ve çıkan seslerin dinlenmesini önerdi. Yaş odunun yanarken çıkardığı hışırtı sesleri tinnitusu maskeleyen seslerdir. Eğer hastanın tinnitusu kalın bir sese benziyorsa ateşe kuru odun atılmasıyla çıkan seslerin dinlenmesinin yararlı olacağını yazmıştır.
İtard’ın tavsiyesi ile bir tinnitus hastası kadın bir un değirmeni yakınına taşınarak maskeleme tedavisi sağlamıştır.
Ne yazıkki İtard yaşadığı yıllarda bugün bizim yararlandığımız teknolojiden yoksundu.
Kulak Çınlaması hakkında Sorular Cevaplar 11-15 |
Ülkemizde de tinnitusla ilgili araştırmaların artacağına kuşkumuz yoktur. Daha çok araştırmacı tinnitus çalışmalarına katıldıkça tedavi yöntemleri gelişecektir. Buluşların çoğu, bilimsel çalışmalar yapılırken tesadüfen bulunur. Fakat hiç kimsenin çalışmadığı bir konuda tesadüfi bir buluş bile beklenemez.
P. Jastreboff’un geliştirmekte olduğu hayvan modeli iyimser olmak için diğer bir nedendir. Hayvan modeli, tinnitusun sırlarının açılması için önemli bir anahtardır. Hayvanlarda tinnitus oluşturduktan sonra herhangi bir ilacın veya yöntemin etki mekanizması hızlı ve güvenli bir şekilde araştırılabilir. İnsanlarda bu tür çalışmalar çok yavaş ilerlemekte veya hiç mümkün olmamaktadır.
Geçmiş yıllarda tümüyle ihmal edilmiş olan tinnitus çözülemeyecek bir sorun değildir.
Maskeleme şu nedenlerle işe yaramaktadır:
a. Maskeleme sesi genellikle bir dar band gürültüdür. Dar band gürültüleri dinlemek saf sesleri işitmekten çok daha hoştur. Bazı hastalar dar band sesleri dinlendirici diye nitelendirir.
b. Hasta tinnitustan rahatsız olduğu zaman maskeleme sesini kullanabilir, sürekli kullanması gerekmemektedir. Bu kullanım süresi çoğu kez günde 2-3 saati geçmemektedir.
c. Maskeleme sesi monoton, anlamsız, bilgisayarla üretilmiş hafif bir sestir.
d. Monoton, hafif ve anlamsız dış sesler çok çabuk ihmal edilir. Bu ihmal etme olayı çok önemlidir. Herhangi bir anda çevrenizi dikkatlice dinlerseniz ne kadar çok sesin var olduğunu fakat ihmal ettiğinizi hemen fark edersiniz.
Tinnitusu örten maskeleme sesi ihmal edilince tinnitus da ihmal edilmiş olur ve işitilmez. Maskelemenin çalışıp çalışmadığı hemen belli olur. Bazen hastanın alışması için bir-iki hafta kadar denemesi gerekebilir.
Patolojik (hastalıklı) bulgu saptanmamış çok rahatsız edici tinnitusu olan hastalara “Akustik Maskeleme Tedavisi” uygulanan ilk tedavi yöntemi olmalıdır. Tinnitusun maskelenmesi beş değişik biçimde uygulanabilir:
Her hasta için özel hazırlanmış maskeleme seslerinin kaydedilmiş olduğu kasetler, sese istediğimiz özelliği en gelişkin bilgisayarları kullanılarak sağladığımız için, amacımıza çok uygundur ve diğer yöntemlerle kıyaslanamayacak kadar ekonomiktir. Bu iş için gerekli bilgisayarlar ve donanımları zaten elde mevcut olduğu için maliyete etkisi azdır.
Hasta, kendisi için hazırlanmış kaseti rahatsız olduğu zaman, istediği süre boyunca ve tinnitusu maskeleyen en az ses seviyesinde dinler.
Maskelemenin mekanizmasının basit ve muhtemel bir açıklaması şöyledir: Bir ses uyaranının verilmesi periferik ve santral işitme sistemindeki sinir liflerini çalıştırarak kullanır. Maskeleme sesinin aynı zamanda verilmesi aynı sinir liflerininin tümünü çalıştırıp kullanabilir. Sinir lifleri maskeleme sesi tarafından meşgul edilirken geriye ses uyaranını taşıyacak sinir lifi kalmaz ve böylece maskeleme olayı oluşur. Kısmi maskelemede ses uyaranı azalmış olarak işitilir. Burada muhtemelen maskeleme sesiyle meşgul edilmeyen az miktardaki sinir lifleri ile sesin işitilmesi sağlanır.
Tinnitusun maskelenmesi de benzer şekilde olabilir. Fakat tinnitusla ilgili sinir liflerinin yeri, gerçek iki ses arasında oluşan maskelemede işe karışan sinir liflerinden değişik yerlerde olabilir. Bu yer, tinnitus frekansıyla da değişebilir. Maskeleme sesi kesildiğinde maskeleme işlemi sona erer.
Bu etkilenme diğer duyular için de geçerlidir.
Bu nedenle